Gandhi
Mohandas (Mahatma) Gandhi
Ünvanı Mahatma ?Yüce Ruhlu? olan Gandhi, şiddet dışındaki bütün yolları deneyerek her türlü baskı biçimlerine karşı ahlaki bir mücadele yürütmüştür. Örnek hayatı, evrensel hoşgörü mesajı Hindular?ın eski kast toplumunda reformlar yapılmasına katkıda bulunmuştur; inatla hep ?gerçeği aramış? ve sonunda Hindistan?ın İngiliz vesayetinden kurtulmasını sağlamıştır. Ne yazık ki politikacılar (Gandhi onlardan değildi) Hindistan ile Pakistan?ı iki ayrı bağımsız devlet haline getirmekle ?Milletin babası? sayılan bu adamın kalbini kırmışlardı.
İlk Tecrübeler
Mohandas Gandhi 1869?da Hindistan?ın çeşitli etkilere açık kuzeybatı bölgelerinden biri olarak Gucerat eyaletine bağlı Kathiavar Yarımadası?nın küçük bir liman şehri olan Porbandar?da dünyaya geldi. Küçücük bir prensliğin baş veziri olan babası orta kastlardan biri olan tüccarlar kastındandı (Gandhi bakkal demektir). Annesi tarafından Hint inanışlarına göre fakat aynı zamanda İslami hoşgörü içinde yetiştirildi. Genç Mohandas Caynacılıktan da etkilendi. Gucerat?ta çok yaygın olan ve Hinduizm?den çıkan bu din ?ahimsa? diye bilinen radikal şiddet aleyhtarlığını öğretir, her türlü insan ve hayvan hayatını dokunulmaz sayar. Bu öğreti ömür boyunca Gandhi?nin en büyük ilham kaynağı olacaktır. On dört yaşında neredeyse yaşıtı Kasturbai ile evlendi ve ona büyük bir aşkla bağlandı. Çevresinden koparak hukuk eğitimi görmek için İngiltere?ye gitti ve 1891?de Londra Barosu?na kaydını yaptırdı. Böylece batıyla temasa geçerek şık giysiler giymeye, dans etmeye, keman çalmaya, Fransızca öğrenmeye başladıysa da annesine verdiği söze sadık kalarak etyemezliği (vejetaryenlik) hiçbir zaman bırakmadı ve evlilik dışı cinsel ilişkilerden kaçındı. Çok okudu. Batı kültürü, düşüncesi ve inançları hakkında geniş bilgi edindi.
1893?te genç avukat, Büyük Britanya İmparatorluğu?nun sömürgesi olan Güney Afrika?ya çağrıldı. Bu ülkede binlerce Hintli sözleşmeli olarak çalışıyorlardı. Gandhi çok geçmeden adaletsizlikle, haksızlıkla ve beyazların (İngilizler ve Boenler), zencilere ve Hintliler?e karşı uyguladıkları ırk ayrımıyla tanıştı. Birinci mevkiden bileti olmasına rağmen yaka paça bir trenden dışarı atıldı, bunu hiç unutamadı ve bu tutuma karşı isyan etti. İlk itirazları, ilk protestoları ve ilk başarıları böyle başladı. Mücadeleleri sonucunda temiz giyimli Hintliler?in de birinci mevkide yolculuk etmeye hakları olduğunu kabul ettirdi. 1894?te Natal hükümeti Hintliler?e yasama meclisine üye seçme hakkını tanımadı. Gandhi 10.000 imza toplayarak bir dilekçe verdi ve Natal Hint Kongresi?ni kurdu. Fakat klasik siyasi yöntemlerle mücadele etmeyi bir süre sonra yetersiz buldu. Gandhi insanın başkalarını iyileştirmeye çalışmadan önce kendisini iyileştirmesi gerekirdi. Hintli topluluğunu örgütlemek üzere yüzyılın başında Durban?da kurduğu çiftlikte (Tolstoy çiftliği) çilekeşliği, perhiz ve orucu şart koştu. Brahmanizmin ortodoks uygulamalarından koparak kendi saçlarını kendisi kesmeye, tuvaletleri temizlemeye (Bu ancak dokunulmazların yapabileceği işlerdendi) başladı ve etrafındakileri de aynı şeyleri yapmaya zorladı. Daha sonra, 1906?de henüz otuz yedi yaşında iken, cinsel ilişkiye tövbe etti ve böylece enerjisini manevi mücadelelere kanalize etmeye çalıştı. Bu ?büyük feragat?, yani brahmaçarya idi.
Hindistan?ın Yeniden Keşfi
Afrika?da geçirdiği yirmi yıldan sonra 1914?te ülkesine döndüğünde, Gandhi artık halkın tanıdığı ve çok sevdiği bir insandı. Zamanının aydınları ve siyaset adamlarıyla temasa geçti. Ilımlı bir Hindu olan Gohale, Bengalli şair Rabindranath Tagore, İngiliz kadın teozof Annie Besant (Hindistan Yönetsel Özerklik Birliği adlı örgütün kurucusu) bunlardan bazılarıydı.
Gandhi ülkesine dönünce ilk işlerinden biri olarak Hindistan?ın köyleriyle yeniden bağlantı kurmaya başladı. İlk büyük davası, Nepal sınırındaki Bihar?ın yoksul köylülerini savunmak oldu. Bunlar sırf İngiliz tarım işletmecilerinin çıkarları için çivit ağacı yetiştirmek zorunda olan yarıcılardı. Etrafına genç aydınları toplayarak köyleri dolaşan Gandhi?nin kitleler tarafından coşkuyla karşılanması İngilizler?i telaşa düşürdü; bunun sonucunda tarım işletmecilerine haksız olarak ödenen meblağların iadesi için bir formül bulundu. Daha sonra Ahmedabad?a giderek dokuma işçilerinin haklarını savundu ve bu haklar tanınıncaya kadar sürdürülen siyasi orucu, yani açlık grevini başlattı. 1918?de İngilizler?in savaş çabalarını destekledi ve Hintlileri silah altına çağırdı, fakat çok geçmeden sömürgecilik baskısını protesto etmek için yeniden eyleme geçti. 6 Nisan 1919?da ilk büyük mücadele çağrısını yaptı: Bütün ülkede genel grev ve sessizlik. Bu girişim başarıya ulaştı. Ancak İngiliz General Dyer, Amritsar?da (Pencab), uyanda bulunmaksızın barışçı halkın üzerine ?İbret olsun diye? ateş açtırdı. Bilanço dehşet vericiydi: 300 il 400 arasında ölü, bine yakın yaralı. Gandhi o zaman ?Büyük bir hata işlediğini? itiraf etti ve satyagraha hareketine son verdi. Bu dönemde,
Hintli Müslümanlar halifeliği desteklemek için ayaklandılar, çünkü halifeliği elinde bulunduran Osmanlı Sultanı tahttan indirilmek istenmektedir ve bunun sorumlusu onlara göre İngilizler?dir. Bunun üzerine Hindular?
Hint Toplumunun Çağdaşlaştırılması
Hint yollarında, Ahmedabad Aşram?ında (Hinduizm?de bir din önderinin öğrencileriyle birlikte inzivaya ve tefekküre çekildiği yer) ve cezaevlerinde Gandhicilik ilerledi, gelişti. Oruç ve arınma aracılığıyla ?iç özgürlük? deneyimine dayanan bu felsefe basit bir gizemcilikten ibaret değildir. Mahatma, dünyaya hükmetmek, onu değiştirmek ister. Baskı ve zulme direnmenin ötesinde, şiddet aleyhtarlığı ve satyagraha gibi yollardan Hint toplumunun kendine özgü yolsuzluk ve haksızlıklarına, özellikle dokunulmazlığa çare bulmak ister. Kast hiyerarşisinin dışında kalan ?dokunulmazlar? o derece hor görülürler, o derece pis ve aşağılık sayılırlar ki, ancak en iğrenç, en yüz kızartıcı işlere layık görülürler (Lağımları boşaltma, kesilmiş hayvanları parçalama gibi) bunlar genellikle şehir ve kasabaların dışında, kendilerine ayrılmış özel yerlerde ve büyük bir sefalet içinde yaşarlar. Gandhi?ye göre, bu dışlanma iptidai Hinduizmin tanımadığı katlanılmaz bir zillettir. 0 dokunulmazlara diğer insanlar gibi harican (Tanrı?nın çocukları) gözüyle bakar. Onları, zorlukla da olsa, kendi aşramına kabul eder ve böylece atalardan kalma asırlık alışkanlıkları kökünden değiştirir. Gandhi, bütün bunları düzeltmek için ne önermiştir? Kurtarıcı bir yoksulluk ve doğaya yakın bir hayat, dini cemaatlerin barış içinde birlikte yaşamaları, dokunulmazlara yönelik ayrımcılığın kaldırılması, köylerin ekonomik özerkliği, halkın eğitimi ve kadın haklarının tanınması. Kısacası, kendi kendilerine yeterli küçük üreticilerin bir takım basit hayat kurallarına uyarak, devletin ekonomik müdahalesi olmaksızın kardeşçe ve özgürce yaşamaları:
Yani tutucu düşünceler ile yenilikçi ilkelerin dengeli bir karışımı.
?Milletin Babası?
1928?de satyagraha yeniden başladı. 90.000 köylü vergilerin artırılmasına karşı çıktı, şiddet ve terörizm ortalığı kasıp kavurdu ve 1929 bunalımı Hindistan İngiliz İmparatorluğu?nu sarsmaya başladı. Genel Vali Lord İrwin Hindistan?ı ilerde bir dominyon statüsüne kavuşturmayı amaçlayan bir ?Yuvarlak Masa? konferansı önerdi ve buna önayak olacağına söz verdi. Kongre Partisi?nde, bazıları derhal bir bağımsızlık bildirisi ilan edilmesini ve sömürgeciyle silahlı çatışmaya girilmesini istediler. Gandhi düşünmek için zaman istedi. Eylem biçimini saptamakta tereddüt eder gibi göründü. Fakat birdenbire, 12 Mart 1930 ?da bir avuç öğrencisiyle birlikte İngilizler?in tuza koydukları vergiyi protesto için uzun bir yürüyüşe karar verdi. Yüz binlerce kişinin yirmi dört gün boyunca
20 Eylül 1932?de başlayan bu ?destansı oruç? bir hafta sonra sona erdi. Gandhi?nin ölmesine ramak kalmış fakat bu arada olağanüstü bir şey olmuştu; tapınaklar dokunulmazlara açılmış, çeşitli kastlara mensup kadınlar yiyeceklerini herkesin içinde onların elinden almayı kabul etmişlerdi. Hindular?
1930?lu yılların başında onun yerini genç milliyetçi militanlar ve bu arada özellikle Marksizmin ve İngiliz sosyalist okulunun (Fabian Society) etkisi altında kalmış olan Nehru aldı. Nehru, Gandhi?ye adeta tapardı, ama ikisi birbirlerine taban tabana zıt kavram ve ülküleri savunurlardı: Mahatma kardeşçe birlikte yaşayan bir küçük üreticiler dünyasının hayalini kurarken, Nehru daha iddialıydı ve sefaleti ortadan kaldırmak için yarının Hindistan?ını mutlaka sanayileştirmek ve ekonomik bakımdan kalkındırmak gerektiğine inanırdı.
Sınav Zamanı
İkinci Dünya Savaşı patlak verdiği zaman Gandhi, 1918?de yaptığının aksine, kararlı bir şekilde barıştan yana bir tutum takındı. İngilizler İşçi Partisi?nden Cripps?i Hindistan?a gönderip müttefiklerin savaş çabalarını desteklemesi karşılığında Hindistan?a savaştan sonra dominyon statüsü verileceğini vaat ettilerse de, Gandhi?nin tutumunda bir değişiklik olmadı. Üstelik Nehru ile sosyalistlerin bu meseleyi üstü kapalı geçmelerine rağmen, Gandhi, Nisan 1942?de İngiltere karşıtı Quit İndia as masters (?Hindistan?ı Efendi Gibi Terk Edin?) sloganıyla halkı ayaklanmaya çağırdı. Birçok kongre üyesiyle birlikte bir kez daha hapsedildi. Bu arada kansı Kasturbai altmış iki yıllık bir müşterek hayattan sonra hapishanede öldü. Churchill 1944?te Gandhi?yi serbest bıraktı. Artık bağımsızlık zamanı gelmişti, ama ne çileler ve ne acılar pahasına! Müslüman Birliği Hindistan?ın Müslüman çoğunluklu bölgelerini bir araya getiren ayrı bir devlet istemekte ısrar etti. Ama Gandhi bütün gücüyle bu parçalanmaya karşı çıktı. 1946?da görüşmeler çıkmaza girdi. Cinnah, Nehru tarafından kurulan geçici hükümete katılmayı reddetti ve 16 Ağustos 1946 günü için ?doğrudan eylem? çağrısında bulundu. Sonuç hüsrandı: Sadece Kalküta?da 5.000 ölüm! Yetmiş beş yaşındaki Gandhi yeniden hacı asasını eline alarak ve sırayla Hindular?ın ve Müslümanlar?ın evinde kalarak iki toplumu şiddet hareketinin en yoğun olduğu yerlerde barışmaya çağırdı. Kitabı Mukaddes?ten, Kuran?dan, BhagavadGita?dan pasajlar, ayetler okudu. Ancak bütün çabalarına rağmen, bö1üşüm planı şekillendi ve son Genel Vali Lord Mountbatten Hindistan İngiliz İmparatorluğu?nun Pakistan ve Hindistan olmak üzere iki dominyona ayrıldığını 14/15 Ağustos 1947?de ilan etti. Bunun üzerine gelmiş geçmiş en büyük göç hareketi başladı ve 12 milyon insan yerinden oldu. Müslümanlar Pakistan?a yerleşmek için Hindistan?dan ayrılırken, Hindular ve Sihler de aksi istikamette göç ettiler. Karşılıklı olarak insanlık dışı cinayetler işlendi ve ortaya korkunç bir bilanço çıktı. 1 i1a 2 milyon arasında insan öldü. Gandhi patlamaya hazır metropollerin başında gelen Kalküta?da ölüm orucuna yattı. Ve başarılı oldu: İki tarafın da eli kanlı militanları, Hindular ve Müslümanlar, ağlayarak Gandhi?nin yanına gelip silahlarını ayak ucuna bıraktılar. Ama en yakın kardeşleri, yani
Hindular arasından çıkan bir fanatik, Nathuram Godse adında biri, onlara zaman zaman yönelttiği ağır fakat haklı eleştirilere tahammül edemeyerek 30 Ocak 1948 günü cemaatle birlikte dua etmekte olan Gandhi?ye tabancayla üç el ateş ederek onu öldürdü. İki milyon Hintli ?Milletin babasına? yapılan muhteşem cenaze törenine yürekleri kan ağlayarak katıldı.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home